30 Ocak 2014 Perşembe

Kadınlar kulübü

Merhabalar sevgili blog severlerim,

İnternette bir site varki tam bizlik, kadınlar kulubü. İçerisinde arayıpta bulamadığınız hiç birşey yok. Inanılmaz bir site.

Bende oranın yeni üyesi oldum. Blog ismi 2014 Ekim Anneleri. Bu blog okadar güzel okadar anlamlı ki. Herkes hamile ve herkes benim gibi Ekim'de bebişini kucağına alacak. Dertlerimiz, sorunlarımız, bulantılarımız herşeyimiz aynı.

En güzel ortak yanımızda bebişlerimiz. Hani bir ortama girersin de orada ki herkesi çok seversin ya işte burasında oyle. Bloğa girer girmez orada ki insanlardan cok fazla elektirik aldım.

Herkes birbirine destek olmaya çalışıyor. Farklı bir atmosfere sahip :))

Birtek gebelik değil merak edebileceğiniz hersey orada mevcut. Evcil hayvanlarınız, moda, estetik vs vs uzatıp giden kocaman bir çevreye sahip. Bence sizde kadınlar kulübüne üye olup hem merak ettiklerinizi araştırın hemde çevrenizi genişletin. Sizi seviyorum 

Hayırlı günler sevgili blog severlerim

28 Ocak 2014 Salı

Kaynana gelin Seda'ya gelin

Merhaba sevgili blog severlerim,

Kanald de hergün 12.30 da ekranlara gelen kaynana gelin sedaya gelin programı hakkında ne düşünüyorsunuz? Sorular çok deli sorular ya :)

Cevaplarda bir okadar farklı. Ben düşünüyorum bazen, acaba kayınvalidemle ben gitsek bukadar kötü cevaplar mı verirdik? Orasımı farklı yoksa evden izlemek mi? Alın size bir soru;

Kediniz/köpeğiniz var, kayınvalide yanına taşındı ve kedinin/köpeğin gitmesini istiyor. Damat ne cevap verir?

Kayınvalide: Ben namaz kılıyorum. O köpek evden gidecek. Bir köpek kadar değerimiz yokmu dedi.
Gelin: O bizim artık evimizin bireyi. Ve o ev bizim. Saygıduyacak dedi.
Damat: Orası bizim evimiz ve eşimi dinlerim dedi.

Cok saçma bir soru. Yani hangi kayınvalide ben size geliyorum köpeğinizi başkasına verin derki? Orası bizim evimiz eğer baska birisi bizim evimize geliyorsa herseyi ile kabullenecek. Kısacası saygı duymalı yani.

Dün sorulan baska bir soruda şöyleydi;

Damadı en çok annesimi yoksa eşimi seviyor?
Kayınvalide: Ben daha çok severim.
Gelin: Ben tabiki.
Damat: annem. Beni daha çok sever.

Ya tabiki annen seni daha çok sever. Ne demişler ana gibi yar olamaz. Evet bende seni çok fazla seviyorum. Seni gözümden bile sakınıyorum ama annendir o senin. Sende beni annemin beni sevdiği gibi sevemezsin. Sevmede zaten en çok annem sevsin beni.

Velasıl aslında güzel bir program ama kayınvalide ve gelinlerin cevabı farklı. Yani oldukça bencil cevaplar veriyorlar. 
Hatta bazı gelin kaynanalar okadar kötü ve okadar geçimsiz cevaplar veriyorlar ki, aha diyorum kesin bunlar sevmiyordur birbirini. Yani program icabı için bile olsa bukadar kötü cevaplar verilmez. Zaten onlarda acık acık diyorlar, ben kaynanamla anlasamıyorum, keske benim istediğin gelinler evlenseydi falan. Olmaz yalnış bunlar.

İyi hayırlı ve mutlu günler dilerim size..

25 Ocak 2014 Cumartesi

Açıköğretim güz dönem sınavı

Merhabalar sevgili blog severlerim,

Bugün hepimizin bildiğimizin bildiği yada duyduğu gibi açıköğretim sınavımız vardı. Ben burada 3. Üniversitemi okumaktayım :) evet evet biraz okumakla kafayı sıyıranlardanım :))

İşletme 3. Sınıf öğrencisiyim. Aslında 3. Okulum değil tam olarak 1. Üniversitemi 4 yıllığa tammamlamaktayım. Olsun olsun sonuçta 3. Üniversitemi okuyorum, polonyada ki üniversitemde dahil, dimi dimi :))

Ee nasıl geçti bakalım sınavlarımız? Benim maliyet muhasebesi dışında ki hersey güzeldi. Uluslararası işletmede iyiydi ama bazı zor soruları vardı tabii. 

Sınav soruları açıklandı arkadaslar. Internetten bulabilirsiniz. Ben prensip gereği sorulara bakmıyorum. Sonra cok fazla strese giriyorum. Hiç gerek yok dimi böyle seylere. 

Sonuclar açıklanınca bakarım notlarıma gectiysem geçtim, kaldıysam kaldım artık yapacak birsey yok. 

Insan kendisini geliştiğinde böyle üniversite diplomalarına cok da gereksinim duymuyor. Ee turizim ve otel işletmeciliği dışında, psikoloji eğitimimde var. 2 yılda yurtdışında lehçe eğitimi aldım. Ingilizcem de iyi. Gerisi can sağlığı :))

Bunları neden mi size anlatıyorum. Bazıları kendilerini sınavın stresine okadar kaptırıyorlar ki! 

Olmaz arkadasım hayat sadece sınavlar ibaret değil, olmamalı. Bu hayat bize verilmiş bir hediye. Bence bunu cok iyi değerlendirmeliyiz. Yaşadığımız zamanları sınavlara üzülerek stres yaparak ve hatta kendimize zehir ederek geçirmemeliyiz.

Emin olun üniversite diplomanız olsa da torpiliniz olmadığınız sürece asgari maaşla çalısmaya mecbursunuz. 

Yarın kar geliyormuş. Bugün ise hava cok güzel bence çıkıp dışarı yazdan kalma olan havanın son kere tadını çıkartalım. Iyi haftasonları dilerim herkese.

Neyse kalın sağlıcakla :) 

22 Ocak 2014 Çarşamba

Bebeğimin müjdesi :))

Merhaba sevgili blog severlerim,

Sizden çok çok özür diliyorum, bu aralar sizinle hiç ilgilenemedim. Sebebi ise mutluluğum ama bir yandanda tedirginliğim. 

Neye peki seviniyor yine soracak olursanız hemen cevaplıyorum.

" HAMİLEYİM :)) " 

Evet evet yanlış duymadınız, hamileyim. 

Henüz 4 aylık evli olmamıza rağmen erkenden ebeveyn olma arzusuyla tutuşan eşim ve ben sonunda muradımıza erdik. Ama işte asıl zorluk buradan sonra başlıyormuş.

Kasıklarımda ağrılarım var ayağı kalkınca biraz şiddeti artmakta. Bu sebepten sürekli yatıyorum ve açıkçası Rabb'ime dua ediyorum. Kasık ağrısı iyi değil derler. Özellikle de bizim ailede düşükler cok rastalanan bir durumken, ister istemez korkuyorum.

Cuma günü doktorlar ilk randevum var. Dün kan testide yaptırdım. Şuan değerim 530. Cuma günü bu değerin katlanması gerekiyormuş. Dualarınıza ihtiyacım var. Bebeğimi sağ salim kucağıma almak istiyorum. Ve bunun için gerekirse 9 ay dinlenebilirim.

Şimdi gebelik şüphesi için araştırma yapanlara yazıyorum.

Ben gebe olduğumu nasıl mı anladım? Buyrun hep beraber okuyalım.

Son adet olduğum tarih 19.12.2013 dü. Ve ben ilk testimi 12.01.2014 tarihinde yaptım.

Eşimle tartışmamız üzerine kasıklarıma ağrılar batıyordu. Ilk defa karsılastığım bir durumdu bu. Hemen gidip test aldım ve saatler sonra silik çizgi çıktı. Ama saatler sonra çıkan silik çizgi doğru değildir diye bildiğim için testi çöpe atmayarak bir kenarda sakladım.

Genel olarak 28 günde bir adet oldugum için 14ünde testi yeniden tekrarladım. Ilk başlarda ikinci cizgi çıkmadı. Tabi ben eşime söylenerek bu ayda olmadı artık doktora gitmek istiyorum derken bir baktım teste ki ne göreyim :)) ikinci cizgi bana merhaba dedi.

Testin yalnış olma ihtimalini düşünerek 15 inde 2 adet daha test aldık. Sabah testi yaptığımda iki testte pozitif çıkınca hamileyim hamileyim hamileyim diye evin içinde koşmaya başladık eşimle :))

Ben vejeterjan biriyim. Eti hiç sevmeme rağmen canım ciğer çekiyor. Oysaki ciğerden ben nefret ederim. 

Sabah uyandığımda hafif miğde bulantısı hakim oluyor üzerimde. Ve gün içerisinde zaman zaman baş dönmem benimle beraber.

Normalde su içen birisiyim zaten. Lakin bu aralar 2 sürahi su içiyorum.

Anormal bir şekilde idrara çıkma ihtiyacı hissediyorum.

Göğüslerde tabiki şişkinlik mevcut.

Bide şu bitmek bilmeyen kasık ağrısı. İşte bunun sebebinide cuma günü öğreneceğiz hep beraber.

Öyle işte sevgili blog severlerim. Ben şuanda hayatımın en güzel anlarını yaşamaktayım. Allah isteyen herkese bu duyguyu yaşatsın. Inanılmaz güzel inanılmaz farklı bir duygu. Yazıma burada son vermek zorundayım. Cok yorgun hissettiğim için kendimi azıcık uyumam gerekli.

Hepinizi tanımasam da cok seviyorum. Dualarınızı esirgemeyin üzerimden.

Hayırlı günler diliyorum sizlere.




18 Ocak 2014 Cumartesi

Medcezir ve Karagül

Hayırlı akşamlar blog severlerim,

Şimdi medcezirin tekrarını izliyorum ve sizinlede paylaşmak istedim. Bu medcezir ne kadar güzel bir dizi böyle. Insanın izledikce izleyesi geliyor. Bir kere oturdun mu bu dizinin başına yok annem yok kalkmanın mümkünatı yok :) 

Cuma günü ama Fox TV' de olan karagül dizisi sayesinde cuma günlerimizi ne yazık ki medceziri izleyerek geçiremiyoruz. Ama karagülde bir baş yapıt benim için. Hele orda ki Kendal'ın sorularıları bizi ailecek kırıp geçirmekte :) 

- Kim koydu lan bu cd' yi?
- Kim yazdı lan bunu buraya? 
- Kim gördü lan beni :)) vs. vs. 

Kısacası iki dizide bir birinden mükemmel :) lakin olmamış yine yaa :) keşke cuma değil de farklı günlere bölünselerdi. Mesela birini salı gününe alabilirlermiş böyle hem reytingleri artardı hemde daha çok izleme fırsatımız olabilirdi.

Allah'tan medcezirin tekrarı her Cumartesi star tv de yer almakta. Olmasa da internetten izleyebiliyoruz. Ama tabiki gününde izlemek daha zevkli oluyor. Ama napalım şartlar bunu elveriyor.

Yine çok uzattım :)) Konumuza dönecek olursak, ben bayılıyorum bu dizilere gerçekten bayılıyorum. Iki dizide cuma günlerimizi renklendiriyor. Iyiki varlar. Yönetmenlerinin de ellerine sağlık. Umarım uzun soluklu diziler olur bizde zevkle izlemeye devam ederiz.

Yayında emeği gecen herkese ben şahsımca çok teşekkür ederim. Sizide bu dizileri izlemeye davet ediyorum.

Hayırlı akşamlar diliyorum sevgili blog severlerim.

17 Ocak 2014 Cuma

Trafik krizi

Hayırlı akşamlar blog severlerim,

Akşam akşam blog yazıyorum ama dayanamadım yine napıyım :))

Bugun tam olarak bir saatten yakın, 5 dakikalık yol için trafikte bekledik annemle beraber. Evet trafik İstanbul'un olmazsa olmazıdır bunu biliyoruz. Lakin böyle saçmalık olamaz. Bugün ki trafiğimizin sebebide saygıdeğer Recep Tayip Erdoğan'ın Burhanfelek Spor Salonunda imam hatip liselerinin 100. Yılı olması sebebi ile kutlama vermesinden kaynaklanmaktaydı.

Caddeler çoluk cocuk dolu, halk ve devlet otobüsleri o çoluk cocuğa ayrılmış durumdaydı. Herkes kendilerine ayrılan otobüsleri bekliyordu. Bence bu hiç adil değil. 

O servis dışı olan otobüsleri bekleyen bir halkın var. Otobüsleri onlara seferber edeceğine servisleri tutabilirsin. Sen her zaman halkın yanındasın ya o durakta bekleyen insanların hakkını yemiş olmuyor musun? Sen ki dinine Allah'ına düşkün bir insan olarak halkın biraz daha bu konuda duyarlı olmanı bekliyor bence.

O otobüsler senin tarafında olan insanların özel taşıtları değil, halkının parasını verip bilebildiği taşıtlarıdır.
Üstelik 800 lira emekli maaşı alan insanların bir gidiş için 1.75 TL verdiği taşıtlar!!

Üstelik tamm geliyorsun organizasyon yapıyorsun yap senin tarafında olan insanların gözüne gir bu konuda lafım yok. Peki sen geldin diye trafiğin kitlenmesi bizim yollarda kalmamız ne kadar normal??

Sırf sen geleceksin diye bugun numune hastanesinin orada bir trafik olmuştu ki tee medipolden gözüküyordu bu trafik. Ve bu yine önemli değil. O trafikte bir ağır hastası olan bir ambulanstta Tayip Erdoğan'ın kutlaması şerefiyle trafikte bekledi ya işte önemli olan nokta budur. Tayip Erdoğan gelebilir, toplantı yada herhangi bir organizasyon düzenlenebilir lakin sırf başbakanımız gelecek diye adım başı polis koyulması, otobüslerin tarafilarıma ayrılması hatta ve hatta yolların Erdoğan gelecek ve geçecek diye kapanması ne kadar adaletli olabilir?

Bu zulüm değil midir? Bu kul hakkı değil midir? O hasta Tayip Erdoğan için trafik çilesini çekmek zorundamıdır, yada biz günahsız insanlar zaten hergün İstanbu'lun trafik çilesini çekiyoruz bir de üstüne Tayip Erdoğan için kapatılan yollarda saatlerce beklemek zorundamıyız? 

Peki adım başı Erdoğan'ı koruyabilmek için caddelere diziler polisler? 

Tamam Tayip Erdoğan önemli konumda olan bir insan. Korunmaya ihtiyacı olan bir insan. Ama 100 lerce polisle korunmaya ihtiyacı yok bence. Belki şiddet gören bir insan var, belki yurdum polisine ihtiyacı olan bir vatandaş var. Peki onların hakkı böylece de yenilmiyor mu? 

İşte sana güvenip oyunu veren insanların yeniden sana oy vermesini istiyorsun ya ( hani şu taraftarlarından bahsediyorum ) bence onlara artık daha az güvenmelisin. Çünkü sen onları düşünmediğini her halinde kanıtlıyorsun. Bu yazdıklarım sadece kücük kücük örneklerdi. 

Hayırlı geceler sevgili blog severlerim.

Şems Arslan'ın maskeleri

Günaydınlar sevgili blog severlerim,

Bugun sizlere hepinizinde beğeni ile izlediğiniz Şems Arslan'ın önerdiği maskeleri aktaracağım.

Şems Arslan cilt bakımı konusunda yeterince bilgi sahibi olan, hepinizinde televizyonlarda beğeni ile izlediğimiz sempatik bir hanımefendidir.

Peki kimdir bu Şems Arslan?

Şems Arslan, İranlı bir babanın Azerbaycan doğumlu bir annenin kızıdır. Azerbaycan Devlet Petrol Akademisi, kimya bölümü mezunudur. Kimya bölümün üden mezun olduktan sonra, cilt ile ilgilenmeye başlamış, hangi cilde hangi ürün daha iyi gelir sorusuna merak sarmıştır. Ve merakı sonrası yıllarca eğitim görüp kendisini bu bölümde geliştirmeye devam etmiştir. Iyiki de devam etmiş ki seni tanımışız.

Bugun de televizyonlarda izlediğimiz gibi, birgün Melek Baykal'ın programına çıkan cildi yanmış bir bayanın tedavisini üstlenmiş ve sadece bitkisel ürünlerle eski cildine kavuşturmuştur. 

Şems Arslan 15 yıldır ülkemizde olmasına rağmen bizler ne yazık ki daha yeni yeni tanımaktayız.

Ve lafı fazla dolandırmadan maskelerimize gelelim. Bugünkü maskelerimiz Sibirya soğuklarında yaşayan insanların evlerinde yaparak güzel kalmaya yaradıkları güzellik maskelerimiz. Bilirsiniz sizde soğuk ülkelerde yaşayan bayanların güzelliklerini yeterince kıskanmamıza sebep olurlar her zaman :)) 

Bugun ki konumuz ise, siyah noktaların tedavisi ve yağları eriyen bir kompostu tarifi. 

SİYAH NOKTALAR İÇİN SABUN

1 yemek kaşığı öğütülmüş nohut
1 yemek kaşığı öğütülmüş yular ezmesi
1 yemek kaşığı pirinç unu
1 yemek kaşığı süt tozu 1 şişe maden suyu

Verilen malzemelerle öncelikle sabunumuzu hazırlıyoruz. Ve günlük olarak bu sabunumuzla suratımızı temizleyip arkasından yıkıyoruz. Artık cildimiz temizlendi. Ölü derilerden uzaklaştı. Gün boyunca egzoz, sigara, hava kirliliği yemek buharları bile suratımızda katman katman birikmişti. Ama simdi bunların hepsinden kurtulduk :)) Şimdi sırada siyah noktalarımızı yerinden çıkartmak için bandımızın tarifine geldik.

SİYAH NOKTALAR İÇİN BANT

1 yemek kaşığı gıda kölesi (renksiz)
1 yemek kaşığı ılık su 
1 yemek kaşığı odun kömürü
1 tatlı kaşığı süt
Eczaneden aldığımız gazlı bez

Verilen malzemeler karıştırılarak eczaneden satın aldığımız gazlı bezin üzerine sürülerek, siyah noktaların olduğu bölgelere yapıştırılır. Burada dikkat etmemiz gereken tek nokta her bandın yüzümüzde kalma süresi en fazla 1 DAKİKADIR. Fazlası suratımızda tahrik olmasına sebep olabilir. Oyuzden buna çok dikkat etmemiz gereklidir.

DİKKAT: Suratında alerji olanlar, komedonları olanları alerjim reaksiyon gösterenler bunu uygulamamalılar.

Yüzümüzü temizledik, siyah noktalardan da arındırdık peki sonra müne olacak? Ee bu şekilde bırakırsak açılan gözeneklerimiz yeniden dolabilir ve yaptığımız işlem sıfırlanabilir. Bu sebepten dolayı şimdide gözeneklerimizin dolmaması açılan gözeneklerimizin sıkılaşarak kapanması ve hatta cildimize sıkılaştırıcı etki sağlaması için buz bakımı da yapmamız gerekir. Buyrun malzemelerini okuyalım,

GENÇLEŞTİRİCİ BUZ BAKIMI

2 şişe maden suyu
1 çay kaşığı tuz
1 dilim greyfurt
1 dilim muz
1 dilim Trabzon hurması
Papatya
Ihlamur
Plastik bardaklar

Verilen ürünler karıştırılıp plastik bardakların içerisine doldurulur ve dondurucuya koyulur. Her akşam yatmadan once bu buzlar suratımıza sürülür. 

Ee cildimizi dış etkenlerden koruduk. Peki içerisi ne olacak? Her ne kadar dışardan yogun cilt bakımı, botoks yada herhangi bir şey yapsakta, sağlıklı olmayan organlar bizi ne kadar güzel gösterebilir ki? Örneğin karaciğer yada böbreklerde sorun olursa cildimizde yağ bezleri ve siyah noktalar hücum edebilir. İşte bu sebepten de vücudumuza yarar sağlayacak bir komposto tarifi veriyorum sizlere,

YAĞLARI PARÇALAYAN ELMA KOMPOSTOSU

1 adet elma kurusu
4 adet kuru incir( bağırsağın plingidir.)
4 adet kuru kayısı
1 demet taze nane
4 dilim ayva
Bal

Haftada iki defa 1 litre veya 1,5 litre mutlaka içilmelidir. 

İşte şimdi bakımımız tamamlandı. Hadi bakalım zaman güzellerime zamanı :))

Bakımlı saatler diliyorum sizlere blog okurlarım :)

16 Ocak 2014 Perşembe

Çocuk gelinler

Merhaba sevgili blog severlerim,

Bugün sizlere genç yaşta evlendirilen kızlarımızdan bahsetmek istiyorum. Resmi nikah olmadan, imam nikahıyla kücük yaşlarında olmalarına rağmen, daha çocukluklarını bile yaşayamadan evliliğe zorlandırıldığın kızlarımız bunlar.

Geçenlerde gördük örneğini. Henüz 14 yaşındaydı. Zorla evlendirildi. Üstüne birde çocuk yaptı. Ikinci cocuğuna hamile iken çocuk ölü doğdu. Ve odasında başında silah vurulmuş bir şekilde bulundu, öldü. O bir melekti ve aramızdan ayrıldı. Daha çocukluğunu bile yaşayamamıştı ki. Arkadaşlarıyla oynayamadı. Sokaklarda dilediği gibi koşamadı. Hatta belki bizim gibi Barbie bebekleri bile olmadı.

Şimdi burda kimi suçlamak gerekiyor? Kızlarını zorla evlendiren ailelerimi, yoksa o aileleri bu düzene alıştırmış toplumlarımı, yoksa o kücük yaşta o kızları alan erkeğin ailelerinimi? 

Kim suçlu söyleyin bana?

Hele bir de başlık parasına satılan kızlar, bir mal gibi bir eşya gibi satılan kızlar?

Bu düzen nereye kadar böyle sürecek? Bu kızlar ne zamana kadar çocukluklarını bile yaşayamadan, bir mal gibi satılmaya devam edecek? 

Ama benim sizlere güzel bir haberim var. Henüz yasa yürürlüğe girmemiş ama onay aşamasında bekliyor. Allah'ın da izni ile bundan böyle cocuk gelinlerimiz olmayacak, resmi nikahdan once imam nikahı yapmak yasaklanacak. Eğer yasa çıktığı halde resmi nikahdan once imam nikahı yapan imam şikayet edilirse hem para cezası hemde hapis cezası gelecek. Bu cok güzel bir haber. Bir umutta olsa artık cocuk gelinlerimiz azalacak.

Ama benim fikrimce bunları bitirmeye yinede yetmez. Daha farklı yasalar çıkmalı ve cocuklarımızı kurtarmalıyız. Bence burada yapılan bir dini nikahlı birliktelik değil, resmen cocuklara yapılmış olan tecavüzdür. Herkes kendi kız cocuğuna bu şiddet yapılıyormuş gibi düşünse birazcıkta olsa daha duyarlı oluruz.

Sizimde eğer şehrinizde, ilçeniz, semtinizde yada köyünüzde resmi nikah olmaksızın dini nikah kıyan imam görürseniz once polise şikayet edin sonra muhtara kaymakamlığa resmi olan heryere şikayet edebilirsiniz. 

O çocukları kurtarmak sizinle elinizde. Lütfen duyarlı ve onlara yardımcı olalım.

Hayırlı akşamlar blog severlerim.

15 Ocak 2014 Çarşamba

Ali Özbir'den sert açıklama

Ikinci sayfa konuğu olan magazin dünyasına eleştirileriyle gündeme gelen Funda Özkalyoncu konuk oldu. Funda Özkalyoncu Esra Erol'un cuma günü bebeğini kaybedip, Pazartesi günü yeniden ekranlara dönmesini eleştirdi. 

'' Bu nasıl bir gönül borcudur, bu nasıl bir vefadır ki cuma günü çocuğunu kaybedip, Pazartesi programa donüyorsun.'' Demesi üzerine Esra Erol'un eşi Ali Özbir programa bağlanıp sitemlerini belli etti. 

'' Ben hayatımda ilk defa canlı yayına bağlanıp, açıklama yapma gereğinde buldum kendimi. Hanımefendinin tavrı nedir, neden Esra Erol'u üzecek açıklamalarda bulunuyor? Esra Erol'u çok üzecek yorumlar yapılıyor. Ama Esra Erol'un kimse ruh sağlığını düşünmüyor. Esra Erol suanda cok hassa bir donemde. Lakin siz sabahtan beri orada atıp tutuyorsunuz, Esra' nın psikolojisini umursuyormusunuz? Peki Esra Erol şuanda bunları duyup üzülmek zorunda mı? Yaşınıza hürmetimiz var ancak sizde birazcık hassas olun.

Esra Erol normal bir doğum yaptı ve çocuk ölü doğdu. Eğer doktorlar bunu farketmeyip önlem alınmasaydı, cocuk 9 ay sonra ölü doğacaktı. Cumartesi günü hastaneden evimize donduk. Esra Erol çok kötü durumdaydı. Gerek doktorlardan, gerek psikologlardan herkesten yardım almaya çalıştık. Psikologlar Esra Erol'un yayına çıkmasında bir problem olmayacağını söyledi sağlık acısından da herhangi bir problemi olmayınca Esra Erol'da yayına çıkmak istedi. 

Orada 60-70 kişilik bir ekip var. Ve Esra Erol'un evde kalıp tek basına psikolojinin daha cok bozulacagına, herkesle beraber düzelmek istedi.

Esra Erol yayına çıkamam ah ahh vah vah. 15 gün evde duracağım deseydi daha mı iyi olacaktı? 

Herkesin duyarlı olmasını istiyorum diyerek yayından ayrıldı. 

Ya oyle işte sevgili blog severlerim. 



Hepinize iyi günler dilerim sağlıcakla kalın.

Yandex

Merhaba sevgili blog severlerim, 

Son zamanlarda televizyonlarda gördüğümüz yandex reklamı hakkında yorumlarımı size belirtmek istiyorum. 

Yandex aslında 10 yıldır aramızda olmasına rağmen bizim yeni yeni tanıdığımız gerek televizyonlardan, gerek internetten oldukça sık rastladığımız internet arama motorudur. 

Yandex Rusya'nın baştacıdır. Comscore verilerine göre tüm dünyada 94 milyondan fazla insan tarafından tıklanmıştır. Ve suanda da en çok kullanılan arama motorları arasında 5. Sırada yer almaktadır. 

Hersey bu kadar güzel hersey bukadar anlamlı olduğu için fazla söze gerek yok aslında. Ama ben yinede eleştirimi yapmak istiyorum. 

Yapılan reklam nedir? Bize nasıl bir işgence yapıyorsunuz? Reklam sözleri ise söyle, 

'' Ben ne bileyem, Yandex'miyim?
   Yandex'lesene. ''

Sözlere bakın lütfen. Evet reklam diyince direk tüketiciye hitap etmeli, akılda kalıcı olmalı. Ama boyle kalıcı olmasın lütfen. Size yemin ederim sabahtan akşama kadar eşimle '' Ben ne bileyim Yandex'miyim diyoruz. '' 

Lütfen bizi bu işgenceye maruz bırakmayın. Bunlar nasıl anlamsız söz kelimeleri boyle. Tamam tüketici yine hitap etsin ama anlamlı olsun anlamlı bir şekilde kalsın aklımızda.

Olmamış, yapamamışsınız. Cok iyi olabilirsiniz. Aklımızda kalacak reklamlar yapabilirsiniz. Ama biz herseye rağmen yinede Google kullanıyoruz. Ve ben bir kere bile hatırlamıyorum, Yandex arama motorunu kullandığımı. 

Mesela, Türkcell'in  son çıkarttığı reklam iPhone 5c reklamı ne kadar güzel ne kadar çekiciydi. Müzik, ritimler, reklamlar hersey mükemmel. Eşimle bu reklam çıktığında direk televizyonun karşına geçip izlerdik. 

İşte burda da  reklamın kalitesi ortaya cıkıyor. Kimse kusura bakmasın ama burada da gördüğümüz gibi Türkcel'in reklamı asırı cekiciyken, Yandex'in reklamı sınıfta kalmış.

Sağlıcakla kalın blog severlerim.


14 Ocak 2014 Salı

Bir aşk hikayesi

Merhabalar blog severlerim,

Sizinle bildiğiniz gibi bir aşk hikayesi bugun bitiyor. Diziyi 5 kere falan izlemişimdir. Yani sardı mı diye soruyorum kendi kendime bazen. Ama bence olmadı yani sarmadı beni bu dizi çok fazla. Bir muhteşem yüzyıl, umutsuz ev kadınları, karagül yada bir erkek bir kadın gibi olamadı.

Zaten istatistiklerde düşük olacak ki sezon bitmeden diziyi btiriyorlar. 

Bir aşk hikayesi, yine diğer diziler gibi çok fazla gösterişle çok fazla umutla geldi girdi aramıza. Olur dedik yükselir dedik ama olmadı.

Kore yapımı " I'm sorry, I love you" dizisinin uyarlamasıyla çıktı karşımıza. 

Baş kahramanımız Korkut Ali. Almanya'da yetişmiş küçükken bir aileye evlâtlık edinmiş bir çocuk. Hatta diğer evlâtlık verilen çocuklardan farklı olarak bir televizyon programına çıkıp kendi öz ailesi hakkında bile olumlu bir şekilde konuşmuş biridir. Buda ne kadar özel bir cocuk olduğunu aslında göstermektedir. Başına gelen tahlilsiz olay karşısında ülkesine geri dönmek zorunda kalarak kaderi yeniden değişmiştir.
Almanya'ya evlâtlık verilmesine rağmen Türkiye'ye geldiğinde odasına Türk bayrağı asarak milliyetçiliğini herkese göstermiş bulunmuştur.

Korkutun içerisinde giderilmez birde anne hasreti bulunmaktadır. Tüm bunlar karşısında birde aşkla sınanır Korkut. Çok sever çok bağlanır. Hatta Ceylan, Korkut'un " taş kafasıdır :)) ".

 Derken evlenirler. Korkutun hastalığı ortaya çıktığında, Korkut, Ceylan'ı üzülmesin diye boşanmak istediğini söyler. Ceylan ise, Korkut'un onu hasta olduğu için bırakmak istediğini öğrenir ve Korkut'un yanında kalarak hastalığıda beraber atlatacaklarını söyler.

Derken zaman geçer geçer ve bugun final gerçekleşir.

Her ne kadar izlemesemde yayında, oyunculukta, yönetmenlikte kısacası hersey de emeği geçen herkese teşekkür ederiz :))

Hayırlı geceler sevgili blog severlerim.




Şubat ayı tiyatro düzeni

Merhaba sevgili blog severlerim,

Bugün tiyatro günü :)) yeni ayın oyun düzeni, her ayın 14 ünde İnternet'e verilir ve satışa koyulur. Ve ben de heyecanla ayın 14ünü bekler, oyunlar koyulur koyulmaz hemen internetten satın alırım.

Ve bugün o gün :)) yeni oyunlar gelmiş. KES VE KAÇ, İSİMSİZ, ÖLÜ ADAMIN CEP TELEFONU Şubat ayının bence tiyatro severlere hediyesi. Özellikle KES VE KAÇ oyununu merakla bekliyorum. Oynayan oyuncular ve konu itibari ile bana gore cok çekici bir oyun. Ki şuan itibari ile bile sahne baya dolmuş.

Bence sizde bu ay kendinize tiyatro bileti alarak ödüllendirin. Tiyatro bana göre kitap okumak gibi ayrı bir duygu. Inanın sinemedan daha farklı bir olgu. Hele bir de tiyatronun büyüsüne kapıldığınızda etkisinden en az bir çıkamayacaksınız :)) Ben, eşim ve annem her hafta o şekilde oluyoruz :)) 

Şubat ayı için aldığım tiyatro biletlerinin ismi de, 

1. Buluşma yeri
2. Kes ve kaç
3. Ölü adamın cep telefonu
4. Toros canavarı

Dolu dolu bir ay beni bekliyor.  Gitmeyen yada gidemeyin blog severlerim lütfen üzülmesin ben her hafta sizin için tiyatro yorumlarımı yapabilirim :)) 

Buyrun size Şubat ayı oyun düzeni;




Sağlıcakla kalın sevgili blog severlerim :)

13 Ocak 2014 Pazartesi

Esra Erol bebeğini neden kaybetti?

Evimizin neşesi Esra Erol Özbir ekranlara geri döndü. 10 Ocak 2014 tarihinde yaşadığı düşük sonucu tüm gözler bende dahil Esra Erol Özbir'in bir açıklama yapması için bekliyordu. Sonunda geldi, sonunda programa geri döndü. Yaşadıkları inanılmaz zor ve ben cok içten hissediyorum.

Yaşadıkları günlerden sonra 13 Ocak 2014 tarihinde yani bugun programa giriş yaptı. Giriş yaparken de her zaman ki gibi günün sözünü paylaştı. Bugünün sözü de, 

" SEVDİĞİNİZ ŞEYLERE SAHİP OLAMIYORSANIZ, SAHİP OLDUĞUNUZ ŞEYLERİ SEVMELİSİNİZ. "

Bu söz gerçekten çok anlamlı ve çok geçerli. Keşke hepimiz bunu uygulayabilsek. Hayatımıza entegre edebilsek. Biz insanoğlu hep bizim olmayanın peşinde koşar, onu kovalarız. Oysa ki sahip olduklarımı ne kadar anlamlı seyler kıymetini bilmeliyiz. Yanımızda olan insanları kırıp dökmeden önce Birkan olsun düşünmeliyiz. Belki kırdığımız o kalbi bir daha bulamayacağız. Elimizde olanlara şükretmeliyiz. Fazlasını aramadan, fazlasını zorlamadan bir kuru ekmeğimiz olsa bile şükretmeliyiz.

Evimizin gülen yüzü, neşe kaynağı, Esra Erol Özbir bugun yine evimizin misafiri olan konuğumuz oldu. Şükürler olsun o günler geride kaldı. Esra Erol Özbir boğa burcu. Sanırım burcunun bir özelliği olsa gerek gerçekten çok güçlü bir bayan. Takdir ettim. 

Herkes senin gibi 3 gün de ayağa kalkamazdı. Ama sen kalktın, geldin programın başına, halkının neşesi olmaya. Gurur duyuyorum seninle. 

Yaşadığı zorlukları anlatırken tabiki zor dakikalar geçirdik hep beraber. Herkes gözyaşlarına teslim oldu, ben ve annemde dahil. Ama geçti dedi. Verende Allah, alanda Allah. Ünlü olup Allah'a bukadar inanan nadir kişilerdensin. Allahı' m hayırlı olsa zaten izin verirdi ama böyle olması gerekiyormuş dedi, gözleri dolu dolu olarak. Hepimiz ağladık, seninle güldüğümüz günler de ki gibi. Ama geçti. Geçecek, geçmeli. Rabbim dermansız yara vermez ki kimseye sen içini ferah tut. 

Bir de söylenenler topuklu ayakkabı için düştü denmesi, çeşitli dedikoduların çıkması gerçekten bende cok güldüm bu olaya. Sen kendine dikkat ettiğin sürece ne olabilir ki Rabbim izin vermediği sürece :) 

Sonuc olarak, Esra Erol Özbir geri döndü. Güçlü bir şekilde ayakta durmaya çalışıyor. Bizde sevenleri olarak sonuna kadar yanındayız.

Bugün ki yayından bir fotoğraf paylaşıp sizlere şimdilik veda ediyorum. Kalın sağlıcakla. 





İpek Adatepe

Yeniden merhaba sevgili blog severlerim,

Nasıl yazacağımı ne yazacağımı bilemiyorum. Ama hayat çok acımasız. Dün gencecik bir arkadaşımızı kaybettik. Henüz 23 yaşındaydı. Yazın nişanlanacaktı. Ben çok fazla tanımıyorum, eşimin arkadaşının sevgilisiydi. Dün gece haber aldık, yazmayacaktım aslında bloğumda paylaşmayacaktım. Ama artık Ipek burada değil, ve bence dualarımıza ihtiyacı vardır. Ölen bir insanın arkasından dua etmek cok sevapmış, acılarını hafifletirmiş. Bloğumu okuyan herkesten tek ricam İpek adatepe için dua etmesidir. 

Ben inanılmaz etkilendim. Inanın çok fazla tanımam. Sadece ismi ortamımızda geçerdi. Dün gece birden bi haber aldık, İpek artık yok denildi. Gencecik bir insan bir ihmal sonucunda aramızdan ayrıldı. Hastanede çalışıyordu. Birden başı ağrıyor ve yanında çalışan arkadaşından ağrı kesici iğne yapmasını istiyor ve sonuc olarak iğnenin fazla miligram işlenmesinden dolayı oracıkta ölüyor.

Zamanımız geldiyse bir şekilde bir bahane bulup göç edip gidiyoruz bu dünyadan. Gerisi teferruattan ibaret. Tabi ailesi, arkadaşları en çokta sevgilisi gözyaşı döküyor arkasından. 

İşte o an geliyor ulaşmak istiyorsun, konuşmak istiyorsun ama ulaşamıyorsun. Dönüşü olmayan bir yolculuk gibi. En kötüsü de ölümün zamansız gelmesi. Beklemediğin anda hayattan kopup gitmen. 

Ben Allah'a her zaman dua ederim. Nolur Allah'ım sıralı ölüm verme. Beni kimseyle sınama. Herkesten önce beni al yanına diye. Belki de İpek şanslıdır. Çünkü kimsenin gidişine alışmak zorunda kalmadan göçüp gitti. Ama yine de üzücü çok üzücü. 

Deminden beri Facebook ta dolaşıyorum acaba birşey bulabilirmiyim adli tıp sonucunu paylaşmışmıdır arkadaşları diye ama yok. Tek kişi ipekten bahsetmiş oda amcasının oğlu. Diğer kimse tek laf etmemiş. Bu kızın en iyi arkadaşı yokmuydu hiç yada güvendiği cok sevdiği birisi? Kimse tek laf etmemiş kimse resmini bile paylaşmamış. Biz ki bir miting olsun ülkede bir olay olsun hemen profil fotoğrafı yapar paylaşırdık. En kötüsü o Rabia işaretini okadar insan paylaştı profilinde. Ama bu kızın yaşarken yanında olanlardan tek ses çıkmadı bile. 

Bir kere daha anladım ki hayat yalan. Yaşarken yanında olanlar, sen göçüp gittiğinde çıtları cıkmıyor. Oyüzden blog severlerim, sizden tek ricam ne olursunuz genç arkadasımız İpek Adatepe için dua etmeniz. 

Mekanın cennet olsun İpek. Günahların af olsun. Allah kabir azabı ile seni sınamasın.

Sağlıcakla kalın.




Esra Erol Özbir

Sevgili blog severlerim hepinize merhaba,

Başlığımı gördüğünüzde tabiki merakla içeriğini bekliyorsunuz, bilirim ben sizi.

Dün kötü bir haber aldık. Benim için gerçekten cok acıydı bunu duymak.

"Esra Erol bebeğini kaybetti."

Haberi duyar duymaz içim acıdı ve kendimi esra Erol'un yerine koymaya çalıştım. 4 ay bakıyorsun, denonunla yaşıyorsun, hayaller kuruyorsun, hediyeler alıyorsun sonra birden çekip gidiyor. Karnın, için bomboş kalıyor. Elini karnına koyuyorsun. Hayallerini kurduğun küçüğünün artık orada olmadıgını anladığın anda yeniden dökülüyor gözünden yaşlar.

4 ay ya dile kolay. Hele ki kaybettiğin kız evlatsa!

Bence bir kız evlat, erkek evlattan daha hayırlı, daha vefalıdır. Bir erkek annenin duygularını yada bir aile kavramını hiç bir zaman bir kız kadar kavrayamaz. Erkekler özgürlüklerine düşkün sınırlandırmadan yaşamak isterler. Ama kızlar ailesinin sözünden çıkmaz hatta ailesinin üzerine titrer. Ben öyleyim her zaman ailem bir yana özgürlüğüm ve arkadaşlarım bir yanadır.

Neyse konumuz dağılmadan konumuza geri donelim. Sonuc olarak Esra Erol'un bebeğini kaybettiğini Twitter dan öğrendim. Biri tweet paylaşmış ve altına yapılan yorum yapılmış. Neymiş Esra Erol reyting yapabilmek için çocuğunu bilerek düşürmüş, yok ailecek sağcılarmış ve kız cocuğuna hamile olduğu için bilerek aldırmış, yok sehitler varken Esra Erol'un cocuğunun gündem olması cok yanlışmış.

Bunlar nasıl örnekler, bunlar nasıl yargılar. Hiç mi kalbiniz yok sizin hiç mi vicdanınız sızlamadı bu kelimeleri yazarken. Bazen utanıyorum böyle insanlarla, aynı havada telafuz ettiğim için.


Bir kere 4 aylık bir cocuğu bilerek ve isteyerek kimse aldırmaz,aldırmaz. Zaten kanunen de yasaktır. Çünkü o artık kürtaja değil, bir cinayete girer. Sağını solunu ben bilmem ama kız cocuğu diye aldırmayı düşünecek kadar geri kafalı insanlar olduklarını sanmıyorum. 3. Olarak ta 4 aylık bir cocuğun düşmesi hem annenin hemde bebeğin hayatını etkiler. Orada Esra Erol'un hayatı da riske girmiştir, operasyonları geçirirken.

Evet şehit verilen bir ülkede yaşıyoruz ama bir tek toplum gözüyle bakmamak gerek bu olaya. O bir anne ve cocuğuna kaybetmiş bir anne. Bu olay gercekten acı.

Şuanda Esra Erol'un yanında olmak, ona destek olmayı cok isterdim. Buradan dualarımı göndererek yetinmeye çalışıyorum. Umarım iyisindir, Esra Erol Özbir sen bizim ailemizin neşesi her akşam evimizi senlendiren misafirimizsin. Derdi veren Allah dermanını da verir. Toparlanmaya çalış olurmu? 

Biz seni çok seviyoruzzzzz.

Sağlıcakla kalın.

Shakespeare

Hepinize merhaba blog okurlarım,

Güzel bir haftasonunun arkasından, mutlu huzurlu şerlerden uzak yeni bir hafta diliyorum herkese. Bugün ki blogum sevgili tiyatro severleri ilgilendiren Shakespeare.

26 Aralık 2013 tarihinde Üsküdar Kerem Yılmazer sahnesinde gittiğimiz en güzel ve en anlamlı tiyatroydu.

Öncelikle internetten bilet alma serüvenimi anlatmak istiyorum sizlere. Ben, annem ve eşim olmak üzere genel anlamda her Perşembe tiyatroya gideriz. Eşime sordum Shakespeare oyunu var tiyatroda bilet alsam mı acaba? Cok ağır olur mu? Diye tereddütte kaldım. Daha sonra anneme sordum iki tarafta al ne kadar ağır olabilir ki diye cevaplar alınca bende biletimizi almış bulundum. Ama zaman yaklaştıkça ay kim bilir ne kadar ağırdır, yay uyutmasak bari diye söylenmelerim başlamıştı :) 

Sonunda 26 Aralık günü geldi ve tiyatro ya gitmek üzere yola çıktık. Sahneye geldiğimizde, dekor olarak kocaman bir beyin sembolü koymuşlar. İşte ben o figürü gördüğümde nedendir bilmiyorum içimde bir heyecan başladı. 

26 Aralık, Shakespeare oyununun galası varmış. Kameralar, başka oyunların oyuncuları, oyunun yönetmeni vs herkes tiyatro içerisindeydi. Tiyatro okadar kalabalıktı ki iğne atsam yere düşmeyecek şekildeydi. Tiyatronun yan tarafın geçiş yollarına da sandalyeler çekilmiş son anda bilet alanlar için de oralarda yerler ayarlanmıştı.

Ve beklenen an geldi, oyun başladı. Oyunun başından sonuna kadar bir kere bile esenliğimi hatırlamıyorum yada öff sıkıldım dediğimi. Hersey muhteşemdi. Iyi ki gitmişmi iyiki de eşimi ve annemi dinleyip tiyatro bileti almışım :)

Sizin de benim gibi konusunu merak ettiğinizi düşünüyorum.

Shakespeare'in konusu: Ruh ve sinir hastalıkları hastanesinde, dış dünyayı yorumlamaya çalışan hastaları konu edinmiştir. Hastanede ki her hasta, yaşamımızda ki tanınmış kişileri temsil etmektedir.
Hastane yönetiminde görev alan doktor, hemşire, hasta bakıcısı, orada yaşamakta olan hastaları anlamayı çalışırken hastanedeki sistemin eksikliğinden kaynaklanan sorunları bize aktarmaya çalışmaktadır. Lakin hastaların arasına daha sonra katılmış olan DROB13 isimde ki hasta alışılmış olan tüm dengeleri değiştirmektedir. 

DROB 13 kendisinin uzaydan geldiğini söyleyen, dünyada yaşamadığını söyleyen, doktorun yanında gelip hayali bir şekilde nabzını ölçen ve doğruluğunu gösteren, sonuç olarak alışagelmiş olan herseyin farklılığını ikna etmeye çalışan bir kişidir. DROB13 ün hastaneye gelmesi ile hersey tüm dengeler değişmiştir. 

Hastanede yaşamlarını sürdüren Sabah bernhardt ve Stalin isminde ki hastaların Shakespeare'in Romeo ve Juliet oyunu etrafı altında yaşamlarını sürdürmen diğer hastalar ve hastane gorevlerinde bu oyunun etrafında hayatlarını sürdürmeye devam ederler. 

Güzellik, huzur, mutluluk, düzen, ortak düşler, ortak umutlar ve insanlığın kurtarıcısı düşüncesiyle işlenen Shakespeare'in Romeo ve Juliet oyunundan yararlanarak insanlarının sorunlarına dikkat çekiyor.

Sonuç mu işte sonuç mükemmel. Sizden ricam lütfen Shakespeare oyununa bilet alın. 22-26 Aralık ümraniye sahnesinde yeniden oynayacakmış. Benden söylemesi. İzlemezseniz emin olun çok şey kaybedersiniz :)

Buyrun size Shakespeare oyunundan bir alıntı. 


Hadi sağlıcakla kalın blog severlerim :)

Kaliteli internet sitesi

Herkese merhaba :)) iki gün önce yeni bir internet Sitesi'ye tanıştım. Ve sizede bu siteyi tanıtmak istedim.

Ismi,
WWW.HERSEYKALİTE.COM

Gerçekten tanıştığıma memnun oldugum memnun kaldığım bir site. Daha onceleri hepsiburadadan başka yerden alışveriş yapmazken bu site inanılmaz güzel ve bana sıcak geldi.

Hepsi buradadan daha uygun ürünler ve 3 iş günü içerisinde kargoya veriliyor. En güzeli de bilmediğim tanımadığım sitelere kredi kartı numaralarımı vermek beni herzaman sıkıntıya sokmuştur. Bu sebepten kapıda ödeme seçeneği benim için cazip geldi. Ilk aşamalarda genel anlamda alışveriş yapacagım sitelerde kapıda ödeme seçeneği varsa bunu kullanır böylelikle sitenin kalitesini ölçerim. 

Sonucu merak ediyorsunuz dimi :)) 

Neyse fazla merak etmeden hemen açıklayayım. Ilk sipariş verdiğim zaman dualarla beklemeye koyuldum. Çünkü fiyat itibari ile cok uygun ve cok çeşitli ürün yelpazesine sahip bir site, ve bu siteyi kaybetmek istemedim. Neyse 1 saat sonra aradılar. Aha dedim kesin bir sorun oldu Yada stoklarında olmadığını söyleyerek beklememi isteyecekler. 

Arayan beyfendi, ürün stoklarında olduğunu lakin kapıda ödeme seçeneğini seçtiğim için teyit etmek için aramış. Tabi tabi istiyorum ne zaman ürünüm elimde olur dedim. Yaklaşık 1 saat içerisinde ürününüzü paketleyip kargoya teslim edeceğiz, dedi. Bende cok sevindiğimi söylersek teşekkür ettim, kapattım telefonu.

Ve bugun kargom elime geçti :)) bende sizinle bu güzel siteyi paylaşmak istedim belki yardımım olmuştur. 

Aradığımız kalite, sıcaklık, güven hepsi bu sitede toplanmış sanki :)) sizde bence biraz gezinin bu pembenin huzur verdiği sitede :))





Beni okuduğunuz için teşekkür eder, huzur dolu bir akşam dilerim :))

Cildimizdeki lekeler için maske

Bugun ki maskemiz, elimizde ki ve vücudumuzda ki lekelerimizi gidermek için özel olarak tasarlanmış bir karışımdır.

1. Maskemiz,

1 çay kaşığı karbonat
1 çay kaşığı süzme yoğurt
1 çay kaşığı limon suyu 

2. Maskemiz, 

1 tatlı kaşığı parafin 
2 çay kaşığı lanolin
3 çay kaşığı ceviz yağı
1-2 damla Gül yağı
1 çay kaşığı elma sirkesi
3 çorba kaşığı üzüm çekirdeğinin tozu veya yağı
3 çorba kaşığı gliserin yağı

Tüm malzemeler bir kapta karıştırılır. Lekelerin olduğu yere yoğun bir şekilde sürülür. Ve yaklaşık olarak 30 dakika bekletilir. Kalan maskeyi buzdolabında muhafaza edebilirsiniz kızlar. 

Lanolin nedir diye sizde benim gibi merak içinde açıklama bekliyorsunuzdur eminimki. Evet evet hemen açıkılıyorum :)
Lanolin, koyunun kılının altındaki yağdır. Ve cildimizde ki lekeler için gercekten cok faydalıdır. Lonolin maske içersinde yoğun bir koyun kokusu salgılar, bu sebepten ötürü maskemizin içerisinde Gül yağı ilave ederek Gül gibi kokmamız hedeflenmiştir. 

Hadi kızlar bügünde güzelleşme zamanı. Ama birkere uygulayıp bırakmak yok. Her hafta düzenli olarak uygulanması gerekmektedir. Cilt lekesi demek sadece doğumdan, hastalıktan kaynaklanmamaltadır. Güneşten yanma sonucu vücudumuzda hatta burnumuzda güneş çıktığında ben şeklinde lekelerimiz olabilir. 

İşte ozamanlar da bu lekelerimize uygulayalim. Sizde göreceksiniz zamanla lekeleriniz azalacak ve aynalar bize daha hoş gelecek. 

Yalnız dip not!! 
Sakın maske cildimizdeyken konuşmayalım, gülmeyelim, hiç bir mimik hareketi yapmayalım. Yaparsak donan maske yüzümüzde kırıklık yapabilir. 

Maskemizi cıkarttıktan sonra kuru ciltler için tonik veya maden suyumuzla cildimizi temizliyoruz arkasından nemlendirici sürüyoruz. 



Alerjik bir cildimiz varsa sakın bu tür maskeleri cildimizde uygulamayalım. Dermatoluğumuza başvururak uygulama yapalım. Iyi günler kızlar bol bol güzellik dolu bir gün bizimle olsun :))

10 Ocak 2014 Cuma

Kinder süt dilimi reklamı

Tekrardan merhabalar

Şimdi reklamları izleyince cok sinirlenerek sizinle duygularımı paylaşmak istedim. 

"Kinder süt dilimi reklamı"

Tamam tüketiciye hitap etmek için cazip reklamlar yapmayı amaçlıyorsunuz, işinize saygı duyuyorum. Lakin benim masum bebeğime masum bir atıştırmalık nedir yahu? Masumluğu doğru mudur kinder süt dilimlerinin?

Değil işte buyrun size içeriğini paylaşıyorum sizde benim gibi yorum yapabilirsiniz.


İçerisinde  digliserid yağ, aroma vericiler ilaveten bitkisel yağ bulundurması bence faciya. Özellikle de süt tozu kullanılması da ayrı bir olay. Cocuklarınıza alıyorsunuz bunu yapmayın ya bunlarla büyütmeyin bunlarla yetiştirmeyin cocuklarınızı. Yumurta koymuşlar içine kim bilir ne kadar nasıl hijyenik ortamlarda koyulmuş olabilir bunlar. Ve bu kadar zararlı bir atıştırma nasıl masum olabilir nasıl masumiyetler biz değerli annelerin gözlerini boyayabilir.

MASUM DEĞIL, HEMDE HIÇ DEĞIL.

Lütfen duyarlı olalım ve mahkemelere olmasa da internette çeşitli yerlerde şikayette bulunalım. Ben oyle yapıyorum. Onlar daha cocuk ve büyümek için, büyüyebilmek için gerçekten masum atıştırmaları ihtiyaçları var. Yoğurt gibi, yumurta gibi, süt gibi hatta bulabiliyorsak köy yoğurdu, köy yumurtası tercih edilmeli. 

Çocuklarımızın midesinden geçerek büyümesini sağlayacak hersey bizim gözlerimizin önünde oluşmalı, oluşturulmalı. Zaten artık okadar kirli bir dünyada yaşıyoruz ki telefon,bilgisayar,fastfood hersey yavaş yavaş bizi zehirlemekte. Zamanı gelince çocuklarımıza zaten engel olamayacağız istedikleri kadar abur cubur yiyerek kendilerini zehirleyecek hatta belki obeziteyle uğraşmak zorunda kalacağız. En azında şimdi cocuklarımız sağlıklı bir şekilde büyüsün sağlıklı bir kemik yapıları olsun. Boyları uzasın, hatta bizleri geçsin :)) 

Hadi kalın sağlıcakla :))

9 Ocak 2014 Perşembe

Koçluk eğitimi

Bugün ben ve annem için aslında hüzünlü bir günümüzdü. Neden mi? Sebebi belli koçluk dersimizin son günüydü. 

Peki koçluk dersi hayatımız da neler değiştirdi? 

İnanamazsınız ama direk dünyaya bakış açımız değişti. Ben ortamlara girince cok çekingen utangaç kalan bir insanım. Bu koçluk dersi bana ve anneme o kadar yararlı o kadar faydalı geldi ki bunu zaten artık yaşamamızın her anında farkındayız. Tabi benim koçluk dersine ilgim olmasının bir diğer sebebi de Polonya ülkesinde aldığım psikoloji eğitimimdir. 
Bana göre insanları, çevremizi hatta ve hatta hayvanların psikolojisi bile cok önemli ve çok değerlidir. 
Ben daha yeni evliyim bence eşimle her ne kadar tanışıyor olursak olalım evin içinde beraber yaşamaya başladığımız andan itibaren mutlaka ufakta olsa çatışmalar olabiliyor. Çünkü yaşantımız alışkanlıklarımız farklıydı. Örneğin eşimle evlenmeden once arkadaşlarıyla beraber kalıyor ve eve genel anlamda geç gelirdi. Bu noktada anahtar alışverişi yoktu. Evlendiğimiz ilk aylarda baya bir anahtar problemi yaşadık. Kapıdamı unutmadık anahtarı Yada kayıpmı etmedik bütün gece kapı acıkmı kalmadı hersey oldu. İşte bu noktada bile aldığımız koçluk eğitimi devreye girdi ve daha pozitif yaklaşmaya çalıştım olaylara. 

Benim hiç mi problemim olmadı tabiki oldu. Genelde dominat bir yapım vardır. Illa hersey benim istediğim gibi olmalı yoksa çatışmalar yaşardık. Ama yine kendimi koçluk eğitimim sonucunda olaylara daha ılımlı yaklaşmayı öğrendim. Çünkü kocam beni cok sever ve onunla oldugum için şükretmeye çalıştım yanımda olduğu için.

Tabi sadece bunlarda değil. Her derstte hoca bize seans verdi. Birebir koçluk demek daha doğru olacak sanırım. Ve bu koçluk sonucunda annem ve ben hatta sınıfta ki diğer arkadaşlarımız gizli kalmış yeteneklerini, isteyipte yapamadığımızı bir nevi bilinçaltına attığımız bir takım olayları gün yüzüne çıkartmış olduk. Mesela annem, kitap yazmak ve yaşlılar için bakım evi açmak istiyormuş. Ben ise gercekten kitap yazmak istiyormusum. Ama ben bu isteklerimin farkında bile değilmişim. 

Peki koçluk dersiyle ilgili pişmanlık hiç yaşamadım mı? Tabiki yaşadım. TEK PIŞMANLIĞIM,DAHA ÖNCE BÖYLE GÜZEL BIR KURSA KATILMIŞ OLMAMAMDIR.

Ve sizlere onerebileceğim tek şey hiç vakit kaybetmeden koçluk dersi almanızdır. Korkmayın fazla maliyetli bir kursta değil. Ben annemle beraber halk eğitim kursuna katıldım. Ve başlangıç için 100 tl verdik. 100 tl karşılığında hayata karşı bakış acımız değişti. Ve en önemlisi kendimizi geliştirdik. 100 tl karşılığında hem kursa katılabilirsiniz, hem de sertifikanızı alarak koçluk ofisinizi açabilirsiniz. Ev hanımları için bizce mükemmel bir fırsat. Sizde herhangi bir halk eğitim, halk evleri veya ismek kurslarında koçluk ve iletişim kursuna katılabilirsiniz. Cüzii ücretlerle bu mutluluğu sizde yakalayabilirsiniz.

Mutluluğumuzu sizinle paylaşmak istedik. İşte bunlarda bizim sertifikalarımız :)) 



Zamanızı ayırıp bloğumuzu okuduğunuz için teşekkür eder, hayırlı günler dileriz :))

7 Ocak 2014 Salı

12 yıllık esaret

Geçen gün yine can sıkıntısından eşimle film izlemek istedik. Ismi  ise, 12 YILLIK ESARET.

Film konusu Amerikalılar'ın zencilere yaşattığı kölelik yıllarını anlatmakta. Başlarda çekici gelse de durağan bir yapısı olduğu için ilerleyen dakikalarda sıkılmaya başladım. Eşime gelirsek :) o mükemmel bir film izliyorum edası ile izlemeye devam etti.

Filmin IMDB puanı ise, 8.6.

Bana göre ise gereksiz yere yüksek verilmiş puan olarak gelmekte. Bundan daha düşük puanla ama daha güzel filmler izledim. Mesela guguk kuşu, marley and me diye devam edebilir. Film hakkında cok eleştiri yaptım. Birazda konusundan bahsedeyim ki sizde olurda 12 yıllık esaret filmini izleme şansını bulursanız belki olumsuz yada olumlu eleştirileriniz burada bizimle paylaşmak istersiniz.

Film, Amerika'nın bir eyaletinde 1800 lü yıllardan bahsetmektedir. Kendilerini saygı değer olarak görmekte olan beyaz Amerikalılar kendilerine yardımcı olmaları için fazlaca zenci satın almaktadır. Yani böylece Amerikalılar kölelerin sahibi olmakta ve her istediklerini yaptırmaktadırlar. Yalnız kölelere yasak olan tabiki bazı şartları vardır sahiplerinin.
1. Sahiplere ve yanlarında bulunan beyazlara sarılmak yok,
2. Aynı evde yaşayamazlar, zencilerin yine kendilerine özel barınakları vardır.
3. Okuma yazma bilmeleri yasaktır.
4. Kesinlikle itiraz etme haklarına sahip değildirler.
 Ee tabi şartlar böyle olunca da doğal olarak çatışmalarda baş göstermektedir. Evet film konusu itibari ve İBDB puanı itibari ile çekici gelse de bence yönetmenin hatası gereği film acayip durgun ilerlemektedir.

Benden söylemesi. Artık karar sizin. İyi seyirler :))