29 Nisan 2014 Salı

Femto-fotoğrafçılık

Merhaba sevgili blog severlerim;

Bugün sizleri, yeni teknoloji devi bir program ile tanıştırmak istiyorum.
İsmi ise;  FEMTO FOTOĞRAFÇILIK.

Peki ne mi bu Femto fotoğrafçılık?

Kısaca özetlemek gerekirse; 1 trilyon kare/saniye oranı hakkında fotoğraflar görüntüleyebilir. Işığı, ışığın hızını kısacası ışıkla ilgili her şeyi anlamaya yönelik birçok deney yapılmıştır. ilk uygulanan deney ise, 1964 yılında DR. Edgerton tarafından yapılmıştır. Bu teknik sayesinde, elmanın içinden geçen merminin, gözle görülür bir şekilde gözler önüne getirilmiştir.

Tüm bunlardan esinlenerek, Hint teknoloji dehalarından Ramesh Raskar'ın yeni nesil görüntüleme tekniğini içeren bir fotoğraf makinası geliştirmiştir.
Bu teknoloji sayesinde ışığın hızı çok net görüntülenmektedir. Hatta herhangi bir X-Ray ışını olmaksızın insan vücudunu çok net görüntüleyebilmektedir.

Peki nedir femto-fotoğrafçılığı bu derece güçlü kılan? Femto-fotoğrafçılık ışığın hızını baz alarak dalga gücünden ilham alınarak geliştirilmiş bir programdır.

Femto fotoğrafı geliştirenler arasında yer alan tasarım üyesi Doçent Andreas Velten '' Bunu ağır bir çekim olarak düşünebilirsiniz. Hatta o kadar ağır bir çekim ki, ışığın hızını izleyebilirsiniz. Evrende femto-fotoğrafçılık programından başka daha hızlı hareket eden herhangi birşey daha bulunmamaktadır.

R. Askar, meyvelerden gelen yansımaları yakalayıp yorumlayacak akıllı telefon yazılımları da  tasarlayabileceklerini vurguladı. Ne zaman mı, işte bu süreç kesin olamamakla beraber 10 yıl gibi kısa bir zamandan bahsediliyor. Ve Ramesh Raskar sözlerini devam ettiriyor, '' 10 yıl sonra akıllı telefonlarınız da böyle bir yazılımın olduğunu hayal edin. Telefonunuza bakıp, meyvenin olgunlaşıp olgunlaşmadığını bile anlayabileceksiniz.''

Hatta araştırmalarım sonucunda bu program geliştirildiği taktirde Dünya'da ki en tehlikeli silahlar yaratılabilir.

İşte femto fotoğrafçılıktan aktarabileceklerim bu kadar. Gerçekten çok farklı, bir o kadar da tehlikeli bir program. Ama akıllı telefonlarımızın içerisine yazılım olarak yüklense de fena olmaz hani. En azından meyve sebze seçimimizde yardımcı olabilir hatta ve hatta annelerimizin azarından kurtarabilir bizi =))

Şaka bi yana, femto fotoğrafla çekilen fotoğraflara bir baktım da dehşet verici güzelliğe sahip. kesinlikle bizimde telefonumuzda yada fotoğraf makinalarımızın içerisinde yer almalı, bizlerde böyle güzel bir uygulamaya sahip olmalıyız.

Şimdilik bizden bu kadar. Hepinize hayırlı günler diliyorumm






25 Nisan 2014 Cuma

Tolgahan Özseven'in zayıflatan tarifleri

Merhabalar sevgili blog severlerim,

Haydi bakalım kaldığımız yerden devam edelim =))

Dün Tolgahan Özseven'den bahsetmiştim size. Bu gün ise, Tolgahan Özseven'den zayıflatan tariflerini paylaşmak istiyorum. Ben bu mucizevi adamdan gerçekten çok etkilendim. Adamın muhteşem hırsı, başarısı, azmi ve yılmadan çalışma arzusu gerçekten taktire şayan.

Buyurun bakalım tariflere hep beraber bir göz atalım;

KAĞIT KEBABI

Malzemeler;

500 gr. dana ve kuzu kıyma
2 adet domates
2 adet soğan
2 adet yeşil biber
Kekik

YAPILIŞI:
Domatesleri küp, soğanları ve biberleri halka şeklinde doğrayın. Büyük bir kap içinde tuz da ekleyerek kıyma ile yoğurun. İki avcunuzla top yapabileceğiniz boyutta karışımı alüminyum folyo içine kare şekilde yayın. Üzerine kekik serpin. Alüminyum folyo ile etrafı hava almayacak şekilde kapatın. Kürdan ile birkaç delik açtığınız kebabı 220 derece fırında yaklaşık 30-35 dakika pişirin


DOMATES SOSLU TAVUK

MALZEMELER:
2 adet domates
1 adet tavuk göğsü
1-2 yemek kaşığı kaymak
Tuz

YAPILIŞI:

Tavuk göğüs kısmından fileto çıkarın. Yağsız tavada orta ateşte pişirin. Küp şeklinde doğradığınız domatesleri tavada yumuşayana kadar çevirin. Yumuşayan domateslere kaymak ekleyin, kaymak suyunu salarak domatesle karıştığında ateşten alın. İstenilen kıvama göre suyunu çekmesi için ateşte bekletin. Hazırladığınız sosu tavuğun üzerine ekleyerek servis edin.

BULGURLU ISPANAK


MALZEMELER;
1 kg. ıspanak
1 adet soğan
1,5 çay bardağı zeytinyağı
1 çay bardağı bulgur
1 adet havuç
1 çay bardağı yarma bulgur
Sarımsaklı yoğurt

YAPILIŞI;
Ispanakları yıkayıp doğrayın. üzerine 1 adet soğan doğrayın. 1 adet havucu rendeleyip ilave edin. 15 dk sıcak suda bekletilmiş yarma bulguru ıspanak sulandığında içine ekleyin. Kısık ateşte suyunu çekene kadar pişirin. Piştikten sonra üzerine 1.5 çay bardağı zeytinyağı ilave edin. Üzerine sarımsaklı yoğurt ilave ederek servis edin.


PAPAZ YAHNİSİ

MALZEMELER;1 kg. kuşbaşı hindi but
1 kg. arpacık soğan
20-25 diş sarımsak
1 su bardağı elma sirkesi
1 su bardağı sızma zeytinyağı
1 tatlı kaşığı biber salçası
Tuz, karabiber

YAPILIŞI:
Hindi eti, sarımsak, arpacık soğan ve salçayı tencereye koyup karıştırın. Üzerine doğal elma sirkesi, zeytinyağı ve baharatları ilave edin. 1 saat kadar kısık ateşte (suyunu çekene kadar) pişirin. Özelliği soğuk olarak da (dolaptan çıkarılarak) yenebilmesi.


Haydi bakalım hepimize afiyet şeker olsun. Yiyelim içelim, yedikçe zayıf kalıp formumuzu koruyalımm =))

24 Nisan 2014 Perşembe

Tolgahan Özseven kimdir?

Merhabalar sevgili blog severlerim,

Bugün Star Tv televizyonlarında mucizevi adam Tolgahan Özseven' di. Ben mucizevi adamdan gerçekten çok etkilendim ve sizinle de paylaşmak istedim bilgilerimi. Size kısaca anlatmak istiyorum kimdir bu Tolgahan Özseven?

Tolgahan Özseven, bana göre imkansızı başaran, gerçekten hırslı gerçekten istekli ve azimli bir insandır. Hemde bizden halktan bir insan. Bu zayıflama maratonuna 302 kilo ile başlamış bence bir dahidir. 3 yıl içinde 203 kilo vermiştir. peki nasıl? Hiç bir operasyona girmeyerek bunu başarmıştır.

Başlarda oldukça sıkıntılı süreçler geçirmiş tabi ki. Mesela küçük örneği, ilkokuldaki kilosu 120 miş. Ve okulu evine uzak olduğu için servis şoförü Tolgahan'ın babasından iki kişilik para istemiş. Ve bu olay Tolgahan'ı çok fazla üzmüş anladığım kadarıyla.

Tolgahan'ın babası kimya mühendisiydi ve Tolgahan için gerekli tüm hormon testlerine bakılmış, sonucunda ise herhangi bir bulguya rastlanılmamıştır. Daha sonraları ise diyetistlere götürülmüş ama yine bir neticeye varılmamıştır. bir çok kere zayıflama kamplarına gitmiş, kampta kilo verse de bu kilo verme durumunu uzun süre devam ettirememiş ve eskisinden çok  daha fazla kilo almaya başlamış.

Asıl Tolgahan'ı hırslandıran olay, babasının vefat ettiği gün olmuş. Babasının vefatında Tolgahan'ı gören herkes, baban senin zayıflamanı çok isterdi demiş ve Tolgahan orada karar vermiş zayıflamaya.

Bundan sonra hiç bir diretmeye bağlı kalmayarak sadece kendi bildikleriyle ve kendi doğrularıyla bir yola çıkmıştır, 30 mayıs 2009 tarihinde babasının vefatından 1 gün sonra. Bunu yaparken, tamamen kendi iç sesini dinlemiş. Hangi besinleri tükettiğinde nasıl tepkiler aldığını, şişmanlık ile ilgili her şeyi okumaya ve bilgi toplamaya başlamıştır. Zayıflama konusunda yapılan en büyük problem, herkese aynı diyet listelerini dayatmaları ve herkesten aynı sonuçları beklemeleridir. Oysa ki bu çok yanlış bir durumdur. Herkesin bünyesi ve metabolizması birbirinden farklılık gösterir. Tamamen bitkisel olarak üretilen ve satılan ürünleri tercih etmemiştir. Ve herhangi bir cerrahi operasyona da zayıflama aşamasında yer vermemiştir. Çünkü Tolgahan, yiyerek aldığı kiloları yine yiyerek lakin düzenli olarak beslenerek vermeye karar vermiştir.

Öncelikle yaptığı beslenme hatalarının listesini yaparak zayıflama yolunda ki ilk adımını atmış bulunmaktadır.

* Çok miktarda ve sık yemek yemek,
* Yediği yemeklerin çoğunun ekmek ve unlu mamulleri olduğu,
* Yemek yedikten sonra hareketsiz olmak ve direk yatıp uyumak,
* Neredeyse hiç su tüketmediğini fark etmiş,
* Çok hızlı yemek yiyordu,
* Patates kızartması, fast food, çikolata, cips, yağlı soslu fıstıklar, ve şarküteri reyonundaki yiyecekler favori yiyecekleriydi,

eskiden karbonhidratlı yiyecekleri çok fazla tüketirken şimdi azaltmıştır. örneğin eskiden 3 ekmek bitirirken şimdi daha az tüketmeye, kek, börek çörek, pasta gibi şekerli ve unlu yiyecekleri de hayatından tamamen çıkartmıştır. Beyaz ekmeği hayatından tamamen kesmiş ve az miktarda tahıllı ekmek yemeğe devam etmiştir.

Uykusunu düzenli bir hale sokmayı başarmış olup artık spor yapmaya yani kısa da olsa yürüyüşler yapmaya devam etmiştir. ilk zamanlar yürüyüş yapmak gerçekten çok zorlu gelse de azmetmiştir. Alışveriş arabalarına yüklenerek mola vermiş kısa aralıklarda dinlene dinlene yürümeye devam etmiştir. Bu şekilde bile 40 günde 20 kilo vermeyi başarmıştır.

Zayıflama yolunda kendisine uygulayamayacağı yasaklar koymak yerine, zayıflamayı eğlenceli bir şeye dönüştürmeyi hedeflemiştir.

Tolgahan'ın uyguladığı diyette ara öğün yer almamaktadır. 3 öğünden oluşmaktadır. Zaten şimdi bilim adamlarının hiç birisi ara öğünleri önermemektedir. Ara öğünlerde sadece bir meyve yenilebilir. diyetinde herşeyin en doğalını bulundurmaya çabalamıştır. Doğal tereyağ, köy yumurtası hatta kendi mayaladığı doğal yoğurt listesinin başında yer almaktadır. Tabi diyetinin yanında yardımcı ek gıdalardan da yararlanmıştır.

Yardımcı kullandığı doğal gıdalar ise, Alıç sirkesi, Elma sirkesi, Çörek otu, Yeşil çay ve acı biber.

Alıç sirkesi:     Kalp damar problemlerine takviye yani koruyucu etki olarak satılmaktadır.
Elma sirkesi:   Vücut direnci,ni arttırıyor, yağların yakılmasına olanak sağlanıyor.
Çörek otu:      Sindirim sistemine yardımcı ve tokluk hissi veriyor.Sabah kahvaltılarında bazende günde iki öğün ekmeğin üzerine serpip yiyordu.
Yeşil çay:        Yağların yakılmasını ve bağırsaklarının çalışmasını sağlar.
Acıbiber sosu: C vitamini açısından hemde yağ yakıcı özeliğinden dolayı meyve yerine tercih etmiştir.

İşte bu mucizevi adam, her geçen gün yeni hayatına ve yeni kimliğine alışmaya çalışıyor. eskiden hiç flörtü yokken kimse suratına bile bakmazken şimdi çevresinin gözbebeği durumunda :)) Eskiden sempatiksin hoşsun denilen Tolgahan'a şimdi ''çok yakışıklısın''.

Tolgahan okuyucularından gelen mesajlara ve olumlu tepkiler karşısında artık hayata pozitif bakıyor. Tolgahan artık yaşını soranlara 30 yaşındayım demek yerine, 1 yaşındayım hayata yeni başladım diyor. Ve kitabını okumanızı hepinize tavsiye ediyorum.

Tolgahan özseven'in kitabının ismi; ameliyatsız ilaçsız 34 ayda 203 kilo - Mucize adam kitabını okuamaya herkese tavsiye ederim. Hayata olumsuz bakan, umut ışıklarını yok eden insanlara umut olabilecek bir kitap. İmkansız denilen herşeyi her tezi alt üst eden bir kitap. sadece 216 sayfadan oluşmaktadır.

Hepinize iyi akşamlar dilerim sevgili okurlarım.


Kızımıza isim telaşı

Merhaba sevgili blog sevenlerim,

Sizden ayrı kaldığım zamanlar içerisinde biz, bebeğimizin cinsiyetini öğrendik :))

Eveeeeeettt, bir prensesimiz dünyaya geliyor :)

Zaten sizlerinde bildiği gibi net olmamakla beraber, 12+1 de %51 oranla doktorumuza yalvarmamız sonucunda kıza benziyor cevabını vermişti. 15. haftaya girdik doktorum hala aynı değişen birşey yok dedi. ama ben biliyordum kız olduğunu.

Bizde sevgili Medipol'de ki doktorumuza sinirlendik başka bir doktora transfer olduk. Burada baya bir övgü ile bahsetmiştim doktorumdan. Evet benim doktorum Cevahir hanım işinde gayet iyiydi. Ama çok fazla ukala ve çok fazla dediğim dedikti bu da beni sinir ediyordu. Sonuç olarak ben Medipol'e 120 lira muayene ücreti verip oraya gidiyorsan, cinsiyeti sorduğumda bana yalvarmadan az da olsa bir tahmin yürüteceksin!!

Cevahir hanım bir kere bile tansiyonumu ölçmedi. bu olaya da zaten sinir oluyordum. Sonunda yeni, çokta modern, bir o kadar da uygun bir hastahaneye geçiş yaptık.

Şimdi gittiğim hastahanemin adı, Via Hospital Selimiye şubesine gidiyoruz. Başhekim Serpil hanım artık benim doktorum. Hastahane ve doktorum hakkında ki detayları da bir sonraki blogumda yazacağım. Merakla bekleyin :))

Bu hastahaneye geçer geçmez kuzumun cinsiyeti kesinleşti. doktor %100 kız dedi. biz tabii uçtuk havalara. Tamam erkekte olsa kızda olsa kabulümüzdü ama kız olduğu için gerçekten çok çok mutluyuz.

Kızımızın olacağı ilk günlerden itibaren başladı bizde bir isim telaşı. Burada, eski yazılarımda paylaştığım isimler de dahil daha bir sürü isim ekleyerek yaklaşık olarak 50 belki daha fazla isimin anlamlarıyla beraber bir sayfaya yazdım. Daha sonra annem ve eşimle bu isimleri eleyip, aramızda kura çekimi yaptık :)

Çekilen kura sonucunda geriye sadece iki isim kaldı. HENA ve TİLYA.

Hena: kına ve mutluluk anlamını taşırken,
Tilya: ıhlamur ağacı demektir.

Başta annem olmak üzere, eşimin ailesinin de onayını alarak kızımızın isminin Hena olmasında karar kıldık. Eşimle bir tek ben Tilya istiyorduk. Kimse Tilya' yı beğenmedi, bizim dışımızda. Ama eğer bir tane daha kızımız olursa muhtemelen ismi şimdiden belli, Tilya olacak :))

Prensesimiz şuanda sadece 18+5 günlük ve ismi şuandan itibaren belirlernmiş durumda. O bizim Hena'mız, o bizim mutluluğumuz. Seni çok ama çok seviyoruz kızım..






19 Nisan 2014 Cumartesi

Safiye Sultanımız, safoşumuz artık melek oldu.

Merhaba sevgili blog severlerim..

Bu gidişim bir hayli uzun oldu farkındayım. Ama inanın ki hiç buraya girip yazasım bile gelmedi. Sebebi başlığında bile belirttiğim gibi hayatımın sultanını kaybettik. Peki kimdi bu sultan?

Benim anne yarım, hayatımda en fazla değer verdiğim insanlardan birisi, beni büyüten beni okutan her daim yanımda olan anneannem, evimizin neşesini kaybettik.

Hemde öyle bir günde kavuştu ki Rabbime. 04.04.2014 saat 16.04 de göcüp gitti çook uzaklara. Hemde cuma günü mübarek günde vefat etti.

Anneannemin aslında hiç bir şeyi yoktu. Sadace son 3 gün boyunca bizimle hiç konuşmamaya başladı. yalvardık, anneanne neden konuşmuyorsun, anneanne neden böyle yapıyorsun dedik ama konuşmadı. Hele son gün uyandık. Anneanne dedim bak bugün çok iyi görünüyorsun günaydın diyip öptüm yanaklarından. Anneannem de gülümsedi bana. Daha sonra biz annemle beraber çalışma odasına geçip çalışmaya başladık. Öğle vakti olduğunda annem, anneannemin mamasını hazırladı. Yedirdi. Anneannemin nefes almasında problemi vardı. Ahh yapıyordu annem yemek yedirmeye çalışırken. Bir baktım dudak kenarları morarmıştı. Annem, anneanneme ağlayarak anne neden böyle yapıyorsun neden bizimle konuşmuyorsun dedi. Anneannem cevap vermedi. Ben anneme, acaba anneannem sana küstü mü diye sordum, annemde ben ne yaptım ki küsecek diye cevap verdi.

Daha sonra tabakları mutfağa götürmek için salondan ayrıldı.

ben anneannemle konuşmak istedim o arada. Anneanne neden böyle yapıyorsun dedim ve derken dudak kenarlarında ki morlukları inceliyordum. Gözleri yarıya kadar kapanmıştı. Bak kızını çok üzüyorsun yapma hiç üzülmüyor musun dedim. Cevap yok. daha sonra baak ben hamileyim beni ve torununu hiç düşünmüyor musun dedim. Cevap yine yok. Alnına bir öpücük kondurdum. Su ister misin diye sordum sadece ağzını açtı suyunu verdim. Bilemedim o anda ama meğersem son suyunu vermişim :( Daha sonra annemin yanına gitmek için salondan ayrıldım. 

Anne, anneannem hiç güzel gözükmüyor hastahaneye falan mı götürsek acaba dedim. bak dudaklarının kenarları da morarmış dedim. Annem kalbinden olabileceğini söyledi. numune hastahanesinde yaşadıklarımızdan sonra, orada ki doktorların ilgisizliklerinden dolayı götürmek istemedi.

Lavaboya gittim elimi yüzümü yıkarken annem anneannemin yanına geçti. Anne, seni hastahaneye götürelim mi ister misin dedi. Anneannem o anda hayır demek amacıyla kafasını sallamış. Su ister misin diye sordu anneannem yine ağzını açmış ve annem suyunu içirmiş. 

Arkasından ben çalışma odasına geçtim. Annem de namaz kılmak için odaya geçti. O arada ben nette bakınıyordum.  İçeriden anneannem ahh ahh ahh dedi 3 kere. Sanıyorum ki o arada canını vermiş. Biz geç anladık.

Evin içinde bir çatırtı duyduk. Annem git bir bak anneannene dedi. gidip baktım. Anneannem oturuyordu. Salonun başından anneanne diye bağırdım, hareket etmedi. ağzı açık kafası birazcık yana düşmüştü. Yanına gittim nefes alıp almadığına baktım ama anlayamadım kalbine baktım yine anlayamadım. Suratına dokundum buz gibi olmuştu. Anneanne diye bağırdım cevap vermedi. Anne gel hemen gel anneanneme bir şey olmuş dedi. Annem oradan deme Damla ne olur deme sus dedi. konduramadım, anneannemin göçüp gitmesini sindiremedim. Bağırdık, çağırdık  anneanne ne olur gel anneanne ölme diye ama gelmedi.

Ambulans numarasını bulmaya çalıştım. Berkan'ı aradım açmadı. Bu şekilde de 5 dakikamız gitti. Daha sonra Berkan'ı aradım yeniden. Daha ben bir şey demeden, tamam geliyoruz heme dedi kapattık.

Ağıt yakmaya devam ettik annemle. Meğersem vefat edenin arkasından ağıt yakmak çok günahmış. Ve o son su vermek çok çok önemliymiş. neden mi? İnsanlar vefat ederken şeytanda gelirmiş oraya ve dermiş ki;
'' Bana imanını ver sana su vereceğim dermiş.'' Ecel geldiğinde insanlar canını verirken çok terlerlermiş. Ve dili damağı kururmuş bu yüzden de çok su-sanırmış. Şeytanda dalga geçermiş bizimle o esnada. hem pis su getirip hemde imanımızı çalmak istermiş. Ama çok şükür anneannemin imanını da alamadı.

Ambulans geldi son kurtarış çabaları devam etti yaklaşık 45 dakika nefes verildi. Kalp masajı yapıldı ama geri gelmedi anneannem.

Ertesi gün anneannemi yıkadım annemle beraber. Gül suyuyla zem zem suyu ve çörek otu serptik anneannemi,n üzerine. Belki inanmayacaksınız ama anneannem gülüyordu. Çok çok mutluydu yerinde. Ama gözleri açık gitmişti. Bunun sebebi biliyorum ki vefasız teyzem. Annesi hastalandı kaç ay yattı yatağında yaa bir kere gelmedin. Bide orada benim üzerime yürüyor. benim yüzümden gelmemiş. Sanki sen geldin de ben evime almadım. Büyük konuşmak istemiyorum ama sebepsiz yere anneanneme bu tür davranışta bulunması hiç hoş değildi. ben de ne ölüsüne ne dirisine gitmeyi düşünmüyorum artık. Allah'a havale ediyorum kendisini.

05.04.2014 günü öğle vaktin de anneanneminde arzu ettiği gibi sakarya akyazı dokurcun mevkii ne defnettik. 

Sakarya da anneannemi tüm arkadaşları dostları komşuları karşıladı. baba evine gittik biz öncelikle annem eşim ben kardeşimle. ev o kadar kalabalıktı ki insanlar artık yerde oturuyordu merdivenler doluydu evin içinde rahat 100 kişi vardı. dışarıda bekleyen erkeler de de rahat 100 desek bütün köy orada, anneannemin baba ocağında toplanmıştı.

Anneannemin de narşı selam vermek amacıyla baba evine getirtildi. daha sonra camii ye götürülüp duası okundu. sonra da, anneannemin annesinin abisinin yengesinin ve dahası tüm tanıdığı bildiği komşularının yanına defedildi. Mezarı da çok çok güzeldi. Taşlarla çevrildi etrafı. Güzel güzel çiçekler ektik annem ben ve eşim. her şey çok güzeldi. Mezarın da 5 tane imam vardı anneannem için dua okuyan. Dualarla gönderdik anneannemizi. 

Arkasından annemin kuzenleri aralarında toplanmış ve güzel bir yemek ve helva hazırlatmışlar restaurantta. Hava çok güzel, dualar çok güzel her şey dört dörtlüktü.
Çok ağladık çok kahrolduk ama gidenle ölünmüyor gerçekten. Evet anneannemdi benim canımdı ama bizim her ağlamamız onun canını acıtıyor. Bu nu nereden mi biliyorum?

Anneannemi defnettiğimiz gün melekler geldi rüyama. Hamile olduğum için bana gelirlermiş. melekler geldi ve dediler ki;
'' Ağlama. Anneannen çok iyi bir yerde dediler.'' Ve uyandım. O gün bu gündür ağlamıyorum. 

Namaza başladım. Her gün anneannem için dua ediyorum. Anneannem böylece daha çok mutlu oluyor. Biliyorum. Özlemiyor muyum? Çok özlüyorum kanımla canımla özlüyorum. Dayanmak hiç kolay değilmiş. Ama insan dayanmak zorundaymış. Ben yakınlarımızın Allah izin verirse her zaman bizi gördüklerine inanıyorum. 

Öyle işte..

Bu sene 4 ay içerisinde bu 7. ölüm !!! 

Sizden tek ricam Allah rızası için anneanneme dua gönderin. Ölen insanların yemeği suyu her şeyi bu gönderilen dualarmış. Anneannemi duasız bırakmayacağımıza inanıyorum. Şimdiden çok çok teşekkür ediyorum.

Bugünlük benden bu kadar. Artık Rabbim izin verirse uzun müddetler boyunca ayrı kalmayacağız. Hergün yazmaya çalışacağım. Buraya yazmak gerçekten rahatlatıyor içimi. İyiki varsınız...

Kucak dolusu sevgilerimle, sağlıcakla kalın inşallah

1 Nisan 2014 Salı

Tele satış yapmak-yapabilmek

Merhabalar hepinize

Ben iki haftadır eşimin işini yapmak için tele satış yapıyorum. Nasıl mı yapıyorum? Bilgisayarımda programım kurulu evden numaralar arıyorum ve hem toner sepetini tanıtıyorum hemde satışını yapmaya çalışıyorum. Yapamıyorum desem yeridir aslında. Henüz 2 kere satış yaparak yerlerde sürünüyorum :(

Neyse diyeceğim o ki, hayatımda yaptığım en zor işlerinin içerisinde yer almaktadır.

Aslında hiç bir şey yok. arıyorum, işte ben toner sepetinden arıyorum yazıcı ve tonerlerinizle ilgili kısa bir görüşme yapmak istiyorum kiminle görüşüyorum diyorum dinlerse fiyatlandırmaya gidiyorum olmazsa kapatıyorum telefonu.

Bu kadar basit ve ben bunu becerip satış yapamıyorum. Ya ben çok beceriksizim yada bu iş gerçekten çok zor.

Tabiii telesatış yapanlar için belki de bir fırsattır bu.

         Neyse tonersepeti olarak biz şuanda iş yerimize eleman arıyoruz. 

*Tele satış deneyimi olan, prezantabl olan, telefonla konuşmayı seven bay ve bayan takım arkadaşları arıyoruz.
*18-30 yaşları arasında, erkekler için askerlik tecili olan ve Kadıköy de ki ofisimizde sabah 9 akşam 18.00 saatleri arasında çalışabilecek insanları şirket bünyesinde çalıştırmaktan memnuniyet duyacağız.
*Başvuru şartı için Lise, önlisans veya üniversite mezunu olması önemlidir.

Bu çağrımızı fırsata dönüştürmek isterseniz benimle iletişeme geçebilirsiniz, iletişim formundan.

İyi günler diliyorum hepinize